Tuesday, June 3, 2008

ordan .. burdan ...


arka bahcemin tek ziyaretcileri geyikler degilmis ...

bi kac zamandir tavsanlar da gelip gidiyor .. kahverengi , yabani tavsanlar .. cok sirinler :)

esim onlari da gorunce, geyikleri ilk gordugundeki duygusal tepkiyi verdi : "way be yakaliycan sunlardan iki tanesini , mis gibi kizartcan yiycen" :P amerika'ya , columbus'a ilk geldigimizde de nehir kenarindaki kaz ve ordekleri gorunce ayni cumlenin tipkisinin aynisini soyleyip benim tum icten romantik duygularimi tarumar etmisti :P yapacak bisi yok, evlenirken insanin aklina gelmiyor, "avcilik yapmis miydin hic?" diye sormak .. avci babanin avci oglu ..

gunduzlerimin daimi ziyaretcileri sincap ve chipmunklari saymiyorum, onlar zati hep varlar .. geceleri gorunmeden gezen rakunlar ve diger vahsi arkadaslarin varligini ise koydugum ivir zivirin sabaha kadar itinayla huplenmis oldugundan farkediyorum :)) bi de kisin kardaki ayak izlerinden :)


bunlardan haric envai cesit kus var, ki anlatmakla olmaz, saymakla bitmez ... her biri farkli renk ve guzellikte ... isimlerini bilmiyorum gerci .. eski evimde Kardinaller vardi , cok guzel oten kipkirmizi sirin mi sirin bir kus (bknz yukardaki resim) .. onlarin ismini biliyordum , cunku kardinal zaten ohio'nun simgesi ayni zamanda ;) ama burdakilerden bi tanesinin ismini ben kendim "general' koydum . siyah kucuk bir kus, kardinale benziyor ebat olarak, ama kanatlarinin ustunde, boyle omuzuna denk gelen biryerlerde kipkirmizi apoletleri var :)) ve ayriciyetten kendisi her daim cam agaclarinin en ust dallarina konup, ordan geleni geceni izliyor :) bi de ne alip veremedikleri varsa ikisi ucu biraraya gelip kargalara saldiriyorlar .. yani oyun mu kavga mi henuz cozemedim .. ama var aralarinda bisi, habire birbirleriyle ugrasip duruyorlar ..



bir de "abidin"im var . o da zannediyorum dogan ya da sahin .. buyukce bir yirtici kus .. oyle guzel ki ... tek basina geziyor .. seviyorum kendisini :)) coook yakisikli ;) :) resimi ben cekmedim, internetten buldum, ama ayni abidin ;))

gecenlerde Nalancim, bi sobeye davet etmisti beni ..

konu : cocuklugunuz ya da gencliginizde yasadiginiz en komik ya da en tehlikeli macera ..

simdi oncelikle sunu itiraf edeyim, ben maceraci bi karakter degilim .. yani cocukken cesitli yaramazliklarim olmus, ama maceraciliktan ziyade, kipirik olmamdan kaynaklaniyor ... misal bi kere dedemin bahcesindeki dut agacindan buyuk bir gurultuyle tum dallara surtune surtune dusmustum, ama maksadim macera degil , sadece ve sadece ust dallardaki daha lezzetli ve daha buyuk olan dutlari yemekti .. bi bogaz derdine iste yara bere icinde kalmistim :P

bi de arkadas uyumlusu bir insan oldugumdan mutevellit, ortaya atilan herhangi bir plana hayir dedigim pek nadirdir :P basima da cogu zaman ne geldiyse bundan gelir .. sayet bunlar maceradan sayilacaksa, asil buyuk odul o maceralari planlayan canim arkadaslarima gitmelidir :P ne isler actilar basima :P diycem ama gunahlarini almayim, bazen ben de onlarin basina dertler acmis olabilirim :P gang gibi geziyorduk arkadaslarla, yasimiz o zamanlar 8- 9 olmali ... askeri lojmanlarda oturuyorduk .. bilen bilir, lojmanlarin bahceleri her daim son derece bakimli , ciceklerle susludur .. ama tabii Pasa'nin bahcesi daha bi gosterisli, daha bi susluydu . bir arkadasim vardi, cok severdim, o da beni seviyormus demek ki , Pasanin evinin cevresinde nobet tutan devriyeyi gecip, parmakliklari tirmanip , bahceye dalip , benim isaret buyurdugum gulu (gulleri) koparir gelirdi . ben uslu uslu kenarda bi yerde beklerdim, hic basim agrimadi, ama onun sanirim babasina bi sikayetler gitmis :P aklima gelince uzuldum bak simdi, canim yaa ... gerci o zamanlar gul calmak hirsizlik kapsamina girmiyordu :P :P diye biliyorduk biz :P ehi :}

neyse ..

cok tehlikeli maceralar yasamadim kendi basima ...

ama hirsizlik deyince, komik , daha dogrusu traji komik bir hikayem geldi aklima simdi, onu anlatayim bari ..

sene amerikaya ilk geldigim yil ... amerika degisik bir yer .. intibak sorunlarim oldu zaman zaman tabii ... ama eksik olmasin beni yalniz birakmayan arkadaslarim vardi .. cok yardim ettiler .. o zamanlar bidiklarim yoktu tabii ...

evde yalniz bunalmayim diye esim sagolsun beni holywood video'ya uye yapmisti , video kiralayip. bolca film seyretmekte idim ..

bigun arkadaslar sabahtan alisverise cikalim dediler, hayir der miyim, 4 ya da 5 arkadastik yalan olmasin, dolustuk bi arabaya, yola ciktik . ben videolarimi mahalledeki holywood videoya birakayim dedim yol uzeriyken hazir . o gune dek hep esim birakmisti ama ben de birakabilirdim pek ala ..

otoparka park ettiler arabayi, ben indim arabadan, kosar adim gittim, daldim dukkandan iceri, elimdeki videolari birakicam . girmemle inceden inceden bi siren calmaya basladi dukkanin icinde ... etrafa bakindim, bi Allahin kulu yok, kasiyer dahil .. "hellooooo" felan diye seslenerek ortadaki kasaya dogru yaklastim ... siren sesi iyice yukseldi .. icimden bi ses "Allahim !! sanki something wrong !!" diyordu , endiseli endiseli kasiyer aranmaya ve seslenmeye devam ettim, siren iyice yukselince korktum, disari cikayim bari dedim , baktim kapilar kilitli ... Yani tam bi suc ustu durumu .. kapidaki yaziyi anca farkettim ki dukkan henuz acilmamis, acilmasina 15- 20 dakka felan vardi . kapanda gibi kalmistim, ayriciyetten hirsiz gibi ! icimden bi dunya dusunceler geciyordu, nasil izah ederim yanlis bi sebepten iceri girmedigimi diye ... derken disarda elinde sigara gozleri kocaman kocaman acilmis, saskinca bana bakan kasiyeri farkettim .. el kol isaretleri yapmaya basladim " gel !!! cabuk gel !! kapiyi ac!!" diye ... zannimca boyle bi seyle hic karsilasmamis ki genc (acemi :P) kasiyer, boyle bi muddet daha sigara elinde bakakaldi .. neden sonra olayin vahametini anladi zannimca benim acikli bakislarimdan ki , bi zahmet kosturup geldi, kapiyi acti .. ben agladim agliycam " videolari birakicaktim da ben " ... adam disardaki "video drop" kutusunu gosterdi , "buraya birakabilirsiniz bi daha" dedi ... ben yanindan gecip gittigim o seyin videolari dukkana girmeden birakmak icin , gayet pratik bi maksatla konuldugundan bihaberdim tabii .. kizaran yuzumu yere egip " peki" deyip kosar adim uzaklastim :P

sonra bu olaylarin hicbirini arabayi dukkana ters parkettikleri ve kendi aralarinda mutlu mutlu muhabbet ettikleri icin gormemis olan arkadaslarima, biraz da icerlenerek, anlattim .. cok gulduler ... daha da cok icerledim :P

iste boyle .. hersey bi tecrube ... sonradan ben de guldum kendime, o acikli haldeki insan ben degilmisim gibi .. yasanan hersey gecip gittikten sonra sanki bi baskasinin anlattigi masal gibi oluyor ...

hayat garip ..

Wednesday, May 28, 2008

biraz iyiyiz .. kotuyuz biraz ...


ne cok alisilageldik laf doner durur hayatimizda milletlere dair , degil mi ?

ne cok klise ...

su millet soyle, bu millet boyle ... cok bilirmisiz gibi , araplara bi kulp , cinliye bi ayri kulp takmada ustumuze yoktur . iranlilar hakkinda atar tutariz, avrupali icin soyleyecek bi dunya sozumuz vardir , zenciler desen ayri bi alem , yahudiler mi aman aman ...

yapmayiz demeyin , hadi itiraf edelim , yeri geldi mi bi guzel de "kategorize" ederiz ...

onyargili degilizdir, kesinlikle ! haasa !! bilgiliyizdir, biliriz, ondan konusuruz :P

sorsan karsilasmis miyizdir bi rusla.. yo, hayir ! ama rus kadinlari diycem bak simdi, yalan mi, hepinizin zihnine natasalar geliverdi.. hic acimadan "taak" etiketleriz ..

yurtdisina cikana kadar, ben de ortami geldimi sahane onyargilarimdan birer kuple ortaya karisik attiriverirdim .. cenem de iyidir, maksat muhabbet olsun , muhabbet corbasinda benimde tuzum, hatta biberim olsun diyerekten ..

eni topu bi tane isvecli mektup arkadasim oldu, durmadan hediyeler gonderirdi bana eksik olmasin, bi de her mektubun sonuna "your best friend" (yani senin en iyi arkadasin demek oluyor, kendisini benim en iyi arkadasim ilan etmisti) yazardi , yeri gelince Isvecliler hakkinda bile "hmm iyi nazik insanlar, ayriciyetten Iskoclar gibi pinti degiller, cok comertler :P felan diye ahkam kesebiliyordum . cunku netice itibariyle hic isvecli arkadasi olmamis bi dunya arkadasima gore %100 (onlarin sifir , benimse 1 arkadasim var ya yani) daha bilgiliydim ... Iskoclar hakindaki bilgim ise, meshur pinti iskoclu fikralarindan devsirme :P

kendimden ornek veriyorum, ama durum bu yani , size de aciyacak degilim , bu muhabbetlere tek basima girismiyordum neticede, karsilikli paslasa paslasa, birbirimize gaz vere vere yapiyor, en nihayet, 'vay bee hakketten turkun turkten gayri dostu yok' , yahut 'biz bize benzeriz' noktasina yakin bi yerlerde , 'dolapta kola var miydi?" "icim ezildi deminki boreklerden yiycem biraz daha' ile taclandirarak nihayete erdiriyorduk bu essiz onyargilamalarimizi .

genclik ...

genc bilebilse .. yasli yapabilse demisler ...

zamanla olgunlasiyor insan ..

bunun bir numara guzelligi, ceneni tutmayi ogreniyorsun zamanla .. her bildigini bir cevher zannedip halkin istifadesine sunmuyorsun misal .. (ben o yuzden cok post atamiyorum :P deyip kendimi savunayim ;)) iki dinleyip bi konusabiliyorsun, uc konusup hic dusunmedigin zamanlara inat ...

guzel de oluyor ..

yurtdisinda yasamanin insani olgunlastirma olayi ise daha bi hizli sanki ... bi kere cikiyorsun hep bildigin yasayageldigin bir aliskanliktan, bambaska sularin ortasinda buluyorsun kendini .. oyle ki suyun rengi bile degisik, baliklarin yuzusu bile hatta .. sense hep bi sekil ogrenmissin, sil bastan gozden geciriiyorsun ne varsa bildigin, "hmm belki de boyle de olabilirmis " diyorsun .. "Allah Allah ne enteresan, hic aklima gelmezdi" diyorsun .. "bu , belki de benim ogrendigimden daha iyi" diyorsun ...

yahut da "yaa aslinda ne kadar bize benziyorlar" diyorsun ...

ne zaman mi?

hickimsenin bi baskasinin cocuguna (sikayet ediverir korkusuyla) dokunmadigi bi ulkede senin cocugunun basini dalgin gozlerle, ve yuzunde kocaman bi sevecenlikle oksayan kadinin Rus oldugunu, ve kendi ulkesinde cocuklarin baslarini rahat rahat oksayabildiklerini ve ulkesini aynen senin gibi cok ama cok ozledigini ogrendigin zaman ..

yine bi baska Rus ailenin , "bisey alir misin?" diye soran amerikaliya , nezaketinden "tesekkur ederim" deyip, israr etsin diye bekledigini, ama amerikali "tamam o zaman" deyince , o aksam gittigi evde ac oturdugunu, aynen bizdeki gibi bi misafire israr kulturunun onlarda da oldugunu ogrendigin zaman ...

kulturu hakkinda ukalalik ettigin bir iranlinin nezaketinden zerre bisey kaybetmeden, yuzunde gayet asil bir tebessumle "hmm ben bunlari bilmiyordum , dogrudur belki de" diyerek olgun bir diplamasi dersi verdigi ... bir daha seninle konusmaz zannettigin bir zamanda evine yemege davet etme alicenapligini gosterdigi ve sen "ne yumurtlamistim ben o gun yaaa" diye yerin dibine girdigin zaman ...

kendi elleriyle yaptigi sushiyi ikram eden Japon bayanin , gozlerini kirpmadan senin lokmalarini ve yuz ifadeni inceleyip, begenip begenmedigini sozlerinden degil gozlerinden anlamaya calistigi zaman ...

cok rahat bir kulture sahip olduklarini dusunerek yanlarinda rahat rahat (abuk subuk)konustugun amerikali arkadaslarinin yuzlerinin kizardigini gorup hayretlere dustugun zaman .. yahut gozlerini kacirarak mahcup ve toy bir ifadeyle konusan genc amerikali cocuklari gordugun zaman ...

Bir misirlinin "turkse guzeldir" deyip seni altindan kalkamayacagin bir iltifatla mahcup ettigi zaman ...

Bir Somalili genc kiz , senin de bulundugun bir ortamda kulturu ve ozguveniyle odayi hakimiyeti altina aldigi, seninse onun soylediklerini ilk kez o gun, ondan duymus olarak hangi kultur ve hangi gelismisliginle ovundugunu ve odaya girerkenki ust perde haleti ruhiyenin hangi delige saklandigini tekrar bi dusundugun zaman ..

Korelilerin Turkleri cok sevdigini, Koreli arkadaslarindan duydugun bi iki turkce sozle hayrete duserek "siz nerden ogrendiniz bunlari?" diye sordugunda ogrendigin zaman ...

Yemege gittigin Hintli arkadasinin evinde sen masadaki onbin cesit (abartiyorum) ikrama hayran hayran bakarken, onun Cerkes gelini gibi (bakin yine bir genelleme) bisicik yemeyip sen karnini guzelce doyurasin diye ayakta bekleyip sana ikramlarda bulunmasinin, "Turk misafirperverdir"sozunun neresinde "Hint" gizli diye dusundurdugu zaman ...

En beyazindan , en yesil gozlusunden , en guzelinden bir Suud kadinla karsilasip agzin bi karis acik kaldiginda, "yaa hani araplar hacda turk kadinlarini beyaz diye kaciriyordu ? kim kekledi beni yaaa" diye kendi kendine kizdigin zaman ...

Bir Kolumbiyali arkadasinla konusurken karsilikli gozleriniz takilarda takilip, zevklerinizin ne kadar ayni oldugunu farkettiginiz zaman ...

Karda saplanip kalmis arabani umitsizce kurtarmaya cabalarken, yardima gelip direksiyona oturan amerikali , senin icini arabani kurtariverdigi ve tesekkur bile beklemeden mutevazi bi sekilde kendi arabasina dondugu zaman ...

yahut issiz bir amerikan koyunde tek basina yasayan arkadasini ziyarete gittiginde yollari karistirip kaybolunca , sana (hic ummadigin bi sekilde ) bir aile arabasiyla onune dusup yol gosterdigi zaman ....
sevdigi insan tarafindan terkedilen bir uzakdogulu arkadasin, teselli olsun vakit gecirelim beraber diye beraberce seyrettiginiz bir filmden etkilenip yine gozyaslarini tutamayinca ona sarilip beraberce aglastiginizda ...
iste o zaman anliyorsun ..

insan heryerde insan ...

biraz kotu , ama cokca iyi cogu zaman ...

ve heryerde ayni dilde akiyor gozyasi cani yandigi zaman ..

ve ayni dilde isiklar saciyor gozleri keyifle guldugu zaman ...

o kadar benzeriz ki aslinda , o kadar farkli gorunurken birbirimizden ...

Allah farkli farkli milletler yaratirken, farkliliklarimizdan bir renk olusturmayi , hayata bir renk katmayi hedeflemis belki de ... ondaki guzelligi yakalayabilirsek , cidden cok eglenceli hayat :)

cunku biz de onlar icin farkliyiz, hem benzeriz biraz ...

cunku "biz" de aslinda iyiyiz, hem de kotuyuz biraz ...

Unutmadan her Iskocun pinti olmadigini da, Iskoc asilli yasli evsahibimizin, buzdolabini eski buldugumuz icin yeni ve daha buyuk bi tane alip,eve koyup, onu da bize gostermek icin bi heyecanla kari koca bekledikleri gun anladim :)

demek ki neymis, her iskoc pinti degilmis ;)))




เพลงโฆษณา KTC - รักไม่รู้ดับ

Tuesday, May 20, 2008

Bağlanmayacaksın ...



Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.

Demeyeceksin işte.

Yaşarsın çünkü.

Öyle beylik laflar etmeye gerek yok .

Çok sevmeyeceksin mesela.

O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,

Senin onu sevdiğinden.

Çok sevmezsen, çok acımazsın.

Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.

Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.

Senin değillermiş gibi davranacaksın.

Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.

Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

Çok eşyan olmayacak mesela evinde.

Paldır küldür yürüyebileceksin.

İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,

Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.

Gökyüzünü sahipleneceksin,Güneşi, ayı, yıldızları...

Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.

"O benim." diyeceksin.

Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin...

Mesela gökkuşağı senin olacak.

İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.

Mesela turuncuya, ya da pembeye.

Ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,

Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.

İlişik yaşayacaksın.

Ucundan tutarak...



Gisujad - Ukw Band Feat. Shahla Khosravi

Thursday, May 15, 2008

hancher ...


Dans dedigimiz hadisede bi degisik buyu var , degil mi ..

cocuklugumuzdan beri 23 nisanlar olsun, okul rontlari olsun, akraba dugun ve kinalari olsun, her daim hayatimizda su ya da bu sekilde bi dans oldugu icin midir nedir ...


gerci bahsettigim tam olarak bunlar degil ... daha sanatsal olanlari kastetmistim ben acikcasi ...

(tabii pianist santor ve bateri ekibi esliginde dugun salonlarinda yapilan eglenceleri de sanatsal bulan olabilir , ozur dileyerek ben bu grubun disina cikaricam kendimi) (yahut da CD esliginde yapilan kimi eglenceler ;)) di mi kizlar ? ;)) eglencelidir, ama sanatsal da diil simdi :P )

degisik milletlere ait danslar gibi mesela ..

ilgimi ceker , merak ederim , acaba nasil bi tarihle , nasil bi duyguyla sekillenmis o danslar asirlar boyu, nasil ortaya cikarmis onu o millet diye :) kuzey milletlerinin, afrikan yerlilerinin , amazon ormanlarinin, cinlilerin, japonlarin, araplarin vs vs ...

sunu anladim ki ben en cok kafkas milletlerine ait danslari seviyorum . Cerkes, Cecen , Gurcu, Abhaz danslari :)

Rastladikca seyrediyorum . Ama iki grup var ki onlardan muhakkak haberinizin olmasi gerek . Georgian National Ballet ve Georgian Legend ... arattirirsaniz karsiniza cikacak pek cok guzel videolari var .

Bu konuda en istikrarli ve ozenli calismayi bu iki grupta goruyoruz sanki . Danscilar yillarca bu ise emek vermisler, ve kareografiler bizdeki (biraz otantiklikten uzak) Anadolu Atesi'nden farkli olarak danslarin orjinal kareografilerine ve hikayelerine sadik kalarak hazirlanmis , o yuzden bekledigini (hatta daha otesini) buluyor ve hayranlik dolu bi memnuniyetle izliyorsun danslarini . Ben Anadolu Atesi'ni luzumundan fazla modernlestirilmis ve kalabalik buldugum icin ayni lezzeti onlarda bulamiyorum maalesef .. horon haric ;)








ama tum gruplar icinde de Georgian Legend'i bu Cerkes dansinda tek gecerim .. super bir karografi :)) aslinda merakiniz varsa diger danslarini da aratip izletebilirsiniz , misal Dance Acharuli de cok guzel ;) Bizdeki Cilveloy'da oynamislar .







Bi de yakinlarda kesfettim, "Hancher" diye bir grup var ki !!

bence muhakkak bi izlemelisiniz ;)









bu gun de boylece dans olayiyla gorsel solen yapmis olduk bakalim .
tesekkure gerek yok :P ;)
(cunku itiraf etmem gerekirse konu bulamadim , bahar civil civil , kuslar bortu bocukler disarda dans ediyorlar, aklima bu konu geldi bi tek ;)
yine de ric'ederim , ne demek ;)

Sunday, May 11, 2008

su olsam ... bulut olsam ...




bidiklarima yatmadan once mutad oldugu uzere kitap okuyordum .. bi masal kitabi secmisim o gece ... onu okuyorum, ama neredeyse kendi gozlerim de kapandi kapanacak ... turkiye'deyken almistim o kitabi , ismini vermiycem, cunku kim yazmissa o masal kitabini cocuk ruhundan zerre miktar anlamadigi besbelli .. bi dolu cumleyi okurken sadelestirmek zorunda kaldim , oturmus eni konu edebiyat yapmis yazar :P


derken baktim, cocuklarin gozleri kapanmis .. tatli tatli dalmislar uykuya ... kitabi kapattim kucagima biraktim , bi muddet onlarin nefes alisverislerini dinledim .. icimi sizlatiyor onlarin o masum halleri .. sonra kendi cocuklugum geldi aklima .. bi muddet oylece kaldim, derken odanin duvarindaki Turk bayragina kaydi gozlerim .. nasil oldu bilmiyorum, birden sanki odanin o kosesi izmir oldu .. bayraklidaki tersane oldu .. oradaki gemiler geldi gozumun onune .. bayrak o gemilerden birinde dalgalanmaya basladi ... benim icin ozel bi anlami mi var o tersanenin ? hic yok ... ama iste yurtdisinda insan en olmadik yerleri bile ozleyebiliyor ;{


bugunlerde boyleyim .. arkadaslar birer ikiser (beser onar) turkiye'ye dokulmeye basladilar .. ben simdilik buradayim , bi turkiye gorunmuyor maalesef :{ ondan midir nedir , nereye baksam yine turkiye olmaya basladi bana , halimi hic begenmiyorum :P bi de bazi arkadaslar demez mi "sen bu yaz cok kaldin turkiye'de hadi hadi uzulme o kadar" diye :P yani kime gore az kime gore cok bilsem ... ben ozluyorum iste iki gun gecmeden :{ ooh be yuzunuze karsi diyememistim, soyledim de rahatladim .. ozluyoruz kardesim !!


kendime cok aciyip efkarlanmaya baslamadan konuyu degistireyim .

bugun arabayla marketten eve donerken, karsi seritten gelen arabada bi bey itinayla saclarini tariyordu dikiz aynasina baka baka .. orta yaslarda biriydi , 50 lerde felan .. boyle bi vakit bakmis kalmisim saskin saskin ... daha once isiklarda rujunu rimelini suren, trafik akarken bigudilerini acan cok bayan gormustum (hatta bu bayanlarda cok olagan bisi, zirt pirt goruyorum boylelerini) ama ozenle sacini tarayan bi bey ilk defa gordum .. kayit dusmeye deger buldum, ondan yaziyorum, ayriciyetten takdir ettim bu kendisine olan ozenini (gerci onun haberi yok) :P

gelelim asil gundemimize ..

son postumda bulut resimleri koymustum ya ..


gecen hafta ogrendim ki bu bulut olayina kendini kaptiran bi ben degilmisim .. ben gibi bi dolu insan varmis .. bunlara "cloud spotter" deniyormus .. ben de kendimi bi "cloud spotter" ilan edeyim bu vesileyle :)) hatta ve hatta inanmayacaksiniz, bunlarin bi dernegi bile varmis "cloud appreciation society" diye .. turkcesi "bulutlari (n guzelligini) takdir etme, waaav ne kaddar guzeller deme dernegi (toplulugu)" gibi bisi :)) internette aratin bulacaksiniz, bi dunya sahane bulut resimleri var :) dernek olayindan cok haz etmem ama buna icim cok isindi , ben de uye olucem o dernege , yani sanirim :)


soylememe bile gerek yok gerci ama, acaba bu kadar guzel cekmis olabilir mi diye icine ufacik da olsa bi "acaba" girmis olanlar icin hemen aciklayayim, bu postumdaki resimleri kesinlikle ben kendim cekmedim , tum resimler "http://www.cloudappreciationsociety.org/" dan ...( ziyaret etmek isterseniz diye adres olayini da vermis olalim ) ... her bi bulutun nerede, hangi mevsim ve hangi hava kosullarinda nasil olustugunu anlatan pek cok aciklayici info da var sitede . ben sahsen bi cogunu , vaktim bostu, oturdum itinaynan okudum , su an gerekli gereksiz her ortamda basimi goge kaldirip, "bu bulut var ya bu bulut .. nasil olusuyo bi anlatsam var ya .. dudaklariniz ucuklar " seklinde geyik uretme imkanim var , kafamin attigi zamanlarda cevremdeki kitleyi bi punduna getirip bulutlara savurucam, cok niyete koydum :)) hazir da turkiye efkarlarina gomulmusken .. kim tutar beni ;))

neyse ..

sizi bulutlarla basbasa birakayim :)

ve sevgilerimle ...








Tuesday, May 6, 2008

bugun ruhunuzu dinlendiricem azicik :)


gecen haftanin basi felandi sanirim ...

koyu renkli kalin kalin kisliklardan kurtulup civil civil yazliklarimiza kavusma ask, sevk ve heyecani ile bi onceki gun basladigim "get rid of winter" operasyonunu sabirla ve inatla (yer yer surune surune) surdurdugum bir gunun saat 3'unde artik benim tatli bidiklarimi okuldan almam gerektigi icin evden disari ciktim . kolay is degil ... aslinda bu nev buyuk operasyonlar, manti gibi bence imece usulu yapilmasi gereken bisi, cunku kolay olmadigi gibi tek basina yapilince bi o kadar da sıkıcı ve bayici oluyor .. yunluleri pamuklulari ayir .. yika .. kaldirabildiklerini kaldir .. kaldiramadiklarin icin not ilistir .. "aksam eve gelen es tarafindan kaldirilacak" diye ... kuru temizleme icab edenleri de ayir .. onlari giristeki dolaba diz .. uzerine not ilistir .. "dry cleaning" diye .. yazliklari cikar ... yika .. yika ... yika .. utule .. kismina gelince bak gozlerim doldu .. hic sevmem utuyu :( insanin omrunu yiyor ..

velhasili yorgundum ... cok coooook yorulmustum .. bi de ustune ustluk moralim bozuktu cunku bitirememistim, 3. gune de sarkmisti olay :P arabaya bindim ... yola ciktim .. Lost Nation'dan saga dondum, uc bes saniye kadar sonraydi , daha fazla degil ...

mutad oldugu uzere gozlerim gokyuzunu yoklamis gayri ihtiyari ..

hic bahsetmis miydim, cok severim gokyuzunu ben :)))

ilk ne zaman basladi bu gokyuzu seyretme olayim, hatirlayamiyorum ..

bana 3 - 4 yil oncesi gibi geliyor ... o donem hayatim simdikinden de yogun bi trafikte akiyordu .. sosyal ve aktif bi insan olan ben , bunlarin yanisira hayir diyememe gibi bi ozure de sahip olunca, ister istemez her tur program ve aktivitenin icinde buluyordum kendimi , sonraciima bi kosusturmadir gidiyordu tabii ... bi zaman sonra ruhum kacis yollari aramaya basladi zannimca dinlenebilmek icin ...

cunku sunu ogrenmis bulunmaktayim ki , insan neyle mesgul olursa olsun, ne yaparsa yapsin, gunun icinde muhakkak bi muddet vakti "kendi"sine de ayirmasi gerekiyor . "kendi"ne vakit ayiramiyorsa, "kendi"si bi bi vakit sonra artik ona kizmaya basliyor, ve "kendi" "kendi"sini yipratiyor ;)

ruh yoruluyor ... beyin yoruluyor ... kalpte carpinti , gozlerde donuk bakislar .. "o ani yasayim bitsin , eve gidince hemen gitcem ayaklarimi uzatcam, kitap okuycam" diye ic dunyanda text mesajlari geciyor ... ama o anlar bitmiyor , o kitap okunmuyor , o ayaklar uzatilmiyor bi kanepede ooooooh soyle gamsiz gamsiz ... ibadet gibi , yoga gibi , meditasyon gibi bi ic dunyana inip, bi kendi kendinle kalip , bi ic arinma , self cleaning olayina girmen de sart ... yoksa hayat hizli hizli akiyor, ve sen kendi hayatinin seni idare edip parmaginda oynattigi bi piyona donusuyorsun, ve aci tarafi bunun farkina bile varmiyorsun.

iste boyle bi donemde basladi sanırım bulutlara ve gokyuzune olan ilgim ...

yahutta izmirden ilk koptugum yilda da olabilir .. cunku sadece izmiri degil onun o masmavi denizini de cok severim , bu yuzden kendi halinde bir anakara sehri olan columbus'ta bi muddet zorlandim aslinda .. denizden uzak, mavinin terapisine hasret ben, bi gun bi baktim ki basimi kaldirdigimda nereye gidersem gideyim (deniz gibi ) bi gun ayrilmak zorunda olmayacagim buyuuuuuuk mavi bi gokyuzu bana bakip duruyor ... ustelik bazen oyle muhtesem oyle insanin ruhunu costuran bir guzellikte oluyor ki, o sanati oraya naksedeni kalkip ayakta alkislayasin geliyor " yaaaa bu nasil bir guzelliktir yaaaa" diyerek :) ustelik gokyuzundeki sanat gun be gun degil an be an bile degisiyor, Sanatcinin fircasi surekli mavi tual uzerinde, beyaz bulutlarla oynayip duruyor :)) sıkılmıyorsun da yani, hep ayni hep ayni gokyuzu degil ;)

suna bakin mesela ... hic ilk resimdeki gokyuzuyle ayni mi :)



ama ...

o gun gordugum gokyuzu, ki bunca kelami sirf onu anlatmak icin etmistim , yani su ana kadar okuduklariniz hep o muhtesem sanattan size bahsetmek icin basladigim bir yazinin girizgahiydi :

o gunku gokyuzu bir baskaydi ..

hatta bambaskaydi ...

bunca yillik "gokyuzu inceleyicisi"yim :P hic boylesine rastlamamistim daha once ...

gozlerim buyudu, kalbim, yeni bir bocek turu bulmus bilimadami heyecaniyla carpmaya basladi , yola degil surekli gokyuzune bakar oldum, yuzumde pembe kocaman bi siritisla :)))

sonra haftasonundaki 23 nisan programi icin cantama koydugum ama orda ne hikmettirse aklima gelip de cikarip iki karecik olsun resim cekmedigim fotograf makinam hatirima geldi . arabayi ani bir kararla saga kirip, itfaiye binasinin onune parkettim, sonraciima bi dunya fotograf cektim, cektim, cektim ... fotografcilik yetenegim malum, guzel cekemem felan neme lazim , en guzellerini sonra ben secerim diye ...

iste .. bu asagida goreceginiz resimlerdeki gokyuzu o gokyuzudur ... asli gibi degildir, 2 boyutlu resim hic o ani 3 boyutlu yasamak gibi degil, ama elimden gelen de anca budur .. yine de sizlerle paylasabilmek istedim ...

basligi "gokyuzu UFO' larla doluydu" diye sansasyonal bi sekilde atmak da vardi :P malum sansasyonel bi cagda yasiyoruz :P

ama ne dedim ... ruh sansasyon degil , huzur istiyor aslinda ...

o yuzden bugun bi guzellik yapicam :)

ruhunuzu dinlendiricem azicik ;))






Sunday, April 27, 2008

ask-i hurrem

masmavi gökyüzünde

kaybolmuş kutup yıldızı

mehtaba sürgün olmuş hayaller

geçmiş yiter gider

sarmışsa ruhunu

dalgalar anlatır gibi her şeyi

kalbim barışmış gözyaşlarıyla

nastasia elveda

(Can Atilla)

Thursday, April 24, 2008

karpuz kabuklari ...


buralara baharin dolayisiyla da yazin gelmekte oldugunun bir numarali gostergesidir "
"karpuz" ...

meyve sebze genelde ordan burdan ithal oldugundan, genelde guney yarimkurenin caaanim karpuzlari boyle nisan basinda felan tezgahlarda yerini alir . koca koca karpuzlari gayet makul fiyatlara alip afiyetle yemeye, turkiye gorusmelerinde de esinize dostunuza hava atmaya baslarsiniz "caniiiiim siz daha baslamadiniz mi karpuz yemeye?" :P :P bir karpuzseverseniz, durum boyledir, nisandan itibaren artik mutluluk icin kisa bir yoldur, bir dilim karpuz :)

onceki gun 23 nisandi, malum :) cocuklari toplayip dolustuk arabalara :) cok guzel cok eglenceli bi piknik yaptik , sarkilar soyledik, oyunlar oynadik, yarismalar yaptik, cukulatalar sekerler savurduk havalara sonra onlari yerlerden kapistik , diycem ama biz kapismadik tabii, cocuklar kapisti, simdi koca koca insanlar yerden cukulata kapistigimiz sanilmasin, biz cocuklar icin oyle bi eglence olsun diye hani :P eve geldigimizde uzerimden tir gecmis gibiydi, ama degdi ne yalan soyliim :) aksam cay demlenirken kanepede sizmissam da cocuklarin uzuuuuuun soguk kisin ardindan o yuzlerinde ciceklenen mutluluklarini gormek icin bi daha bi daha bile yapilir :)

orda karpuz sezonunu da actik da, ayiptir soylemesi ;) kabuklarini sakladim, havalar az daha isinsin, gole atip deniz (pardon gol) sezonunu da aciciiz :)

dermisiiiim, sizleri gerermisim :) yok canim yapar miyiz oyle seyler, burda turk insanini en nezih en guzel sekilde temsil etmeye calisiyoruz, asla atmiyoruz karpuz kabuklari felan, iciniz rahat etsin :)) guzeeeeelce topladik dokup sactigimiz ne varsa, cocuklarla clean-up operasyonu yaptik, tertemiz biraktik masalari ve civari ;))

neyse, bu kucuk bi piknikti sadece , 23 nisani oyle bos bos gecirmeyelim diyerekten .. asil "official" kutlama ise 27 nisan pazar gunu olacak, TASNO'nun duzenledigi bir organizasyon ile .

Orada da sarkilar soyleyecek bizim bidiklar , epeydir provalarini yapiyoruz . bar bar bagirmaktan seslerim kisildi :P enerji kupu kipiriklar, iki dakka uslu uslu prova yapmiyorlar ki ! oraya buraya dagilan, oturan kalkan, kosan ziplayan, yanindaki ile konusan, kavga eden, gulusen, hatta makyaj yapan bile var :P gecen provada bizim Rana hanim almis eline rujunu kendininkileri boyadigi yetmiyor gibi korodaki kizlarin da dudaklarini boyayiveriyordu :P arka siradaki erkek cocuklar sandalyelerin ustunde kosusturuyor, onde kizlar makyaj yapiyor, evet , biraz disiplin sorunsalim vardi itiraf etmek gerekirse . sonraciima ben de Allah ne verdiyse bagirmisim soyle bi guzel, karsilikli bagrisa bagrisa oylece yaptik provamizi :) cok sukur ogrendiler de sarkilarini, keyfim yerinde simdi :)

aktiviteler birbiri ardina ..
sonra da anneler gunu gelecek hayirlisiyla .

ki ben asil onu dort gozle bekliyorum ;)

Monday, April 21, 2008

Monday, April 14, 2008

cocuk istismari mi sadece ?


bi onceki postumla alakali dertlenenler icin ... " hayirdir yaa, iyisin di mi" felan diye :P

sadece bi roman yazmaya calismistim , biraz huzunlu olduysa romanin konusundan dolayidir :P bi de zati 55 kelimeye roman sigdirmak hic kolay diil :)
zor bi sobeydi, cok calistim :)

yoksa ben huzunlu felan diilim , iyiyim yani :) normal hayatima ayni mihvalde devam ediyorum, hatta daha bile iyiyim, agaclardaki tomurcuklari gordum, icimin bocukleri kipir kipir, bahar sarkilarini soyleyerek geliyor :))) gelen giden, es dost, coluk cocuk , kosusturma ... daha ne isterim :))

neymis, hic telas olacak bisi yok, gayet iyiyiz hepimiz :)

bi de bana o sobeyi hatirlatan , Gulenay'in "seni sobeledim" mesaji olmustu , bak simdi aklima geldi . cocuk istismari ile alakali bi sobeye davet etmis beni , konu ile alakali baya da bisi yazmis .. ee konu ciddi, haliyle yuzum asiliverdi , kaslarimi catmis okuyorken onun yazisini , nasil olduysa birden aklima Nalan'in da beni taaaaa ne zaman sobeledigi geliverdi ..

"hiiii cok ayip oldu yaaaa, ya nasil unuttum ben o sobeyi yaaa" oldum birden .. derhal ustumdeki uyusuklugu attim, "artik yazmamin zamani gelmis" dedim . derhal once Nalanin sonra Gulenayin sobelerine cevap yazmaya karar verdim, ama tabii o esnada yuzumu ve haleti ruhiyemi toparlayamadigimdan da biraz boyle karamsarimsi bi "roman" yazmis olabilirim :P ama sonu iyi bitiyordu rahat olun :) (tabii roman 55 kelimelik oldugundan sonu pek belli olmuyor, olamadi .. ) amaaan neyse ney ! neticede su uc gunluk dunyada bi "roman" da ben yazmis oldum, edebiyat dunyamiza hayirli ugurlu olsun :P umarim cumhuriyet kitap ekine konu olmam, rezil rusvay etmezler beni :P

gelelim diger konumuza ..

cocuk istismari konusu cok ciddi bi konu, cidden .

konu, bilhassa anne ve babalar icin daha bi hassas . cocuk olayini birebir yasadiklari icin 24 saat , bazi konular onlari daha cok endiselendiriyor hakli olarak tabii .. misal ben ilk kez bu sene okula gonderdigim icin cocuklarimi, okulda baslarina bisi gelecek diye ... korkuyorum bazen ne yalan soyliim . Abartmak istemem ama arada aklima gelenler arasinda su malum baskinlar dahi var :P amerikada her sene en az iki uc okul baskini hadisesi oluyor . cagin hastaligi, sorunlarinin hakkindan gelemeyen bazi hasta insanlar ellerinde silah okullara , alisveris merkezlerine filan daliyorlar .

Istismar ise bu extreme orneklerin otesinde bisey ... extreme degil bi kere .. ve her cesidiyle her an hayatta karsimiza cikabilecek bisey maalesef.

cocugunu bizzat anne babanin evde ihmal etmesinden bakicinin tartaklamasina, cocuk iscilere, sokak cocuklarina , hatta cok cok aci ve dehset verici ama pornografiye kadar uzanan genis bi skalada gorulebiliyor ...

Bunun tedavisi ise sahislarin ve toplumun tedavisi ile mumkun . Moral degerlerinden siyrilan (yahut cok yanlis degerlere moral degerler gibi baglanan) bi toplum, herseyi ama herseyi yapabilir . Insanlar daha cocukken ahlaki ve sosyal egitimlerini alamazlarsa, sonra bunu neden yapti diye cok da dusunmemek gerek .
iki gun once Milliyette bi yazar, tecavuz edilip oldurulen italyan bayan aktivist icin "bu toplum nasil boyle cinayetler isleyebilir, bunu dusunelim once" diyordu.
karamsar olmak istemem .. ama asikar olan bisey de var ki cok degistik biz toplum olarak ... ne doguda kalabilmis ne batili olabilmis, iki arada bi derede, kendine ait degerleri koruyamadigi gibi , batinin degerlerinden guzel olanlari da secip ozumseyememis, boyle iki camii arasi beynamaz derler ya hani .. degisik, enteresan bi kultur karmasasi icinde ...

umit ediyorum , israfin neticesinin bi gun kitlik olacaginin bugun "pirinc, bulgur fiyatlari %bilmemkac artti" "barajlarimizda su kalmadi" haberleriyle farkedildigi gibi, eldeki degerleri koruyamadigimiz ve onlarla iyi ornek olamadigimiz gibi cocuklarimiza iyi bi egitim, daha kucukken saglam bi ahlaki ve kulturel egitim sunamamamizin acisinin da ilerleyen yillarda her sahada karsimiza cikacagi (hatta ciktigi) cok gec olmadan farkedilir.

japonyanin beslenme rejiminden guney amerika nehirleri hayat orneklerine kadar her tur tiri viri bilginin sokusturuldugu cocuk zihinlere , okullarda umarim biraz da ciddi olarak iyi ve durust insan olma, cok para sahibi degil cok iyi ahlak sahibi olma , yasadigi cevre ve ulkeye karsi sorumluluk sahibi olma, komsulugun ve vatandasligin gerekleri vs vs gibi konularda da dersler verilir . ders verilmekle kalmaz , buna onem de verilir, umarim ..

Ben burada, isiklarini yakarak gelen bir polis arabasi, yahut ambulans, yahut itfaiye, yahut okul servisi , yahut dizilmis agir agir akan cenaze konvoyunda dahi, en saga cekerek duran ve yol veren (ama mutlaka yol veren) amerikali soforleri gordukce , kendi ulkemde yol vermek soyle dursun arkasina takilip onun hizindan istifade etmeye calisanlari hatirlayip uzuluyorum ..

cocuk istismarinin da toplumdaki diger arizalarla eszamanli olarak , derin bir kemoterapiyle duzelecegini dusunuyorum .. digerleri temizlenmeden tek basina bu olayin da hakkindan gelinemez .. diye dusunuyorum ..
yuzumdeki olanca ciddiyetimle ...
ve samimiyetimle ..

ve saygilarimla :)

PS : yazimi sooyle bi okuyunca farkettim ki , pek bi lokal perspektiften , sadece kendi ulkemiz acisindan bakmisim olaya .. ne soylense ne konusulsa konu bi sekilde turkiyeye baglaniyor buralarda da :} ona verin ... ozlem napiceksiniz :) neyse genis bi sobe, baska blogcu arkadaslar eminim daha guzel irdelemislerdir olayi ;)

Friday, April 11, 2008

kendi ellerinizle secersiniz hayatinizi ..


kipirtisizca uzanan golun sakin yuzune kendi suretini naksetmis gokyuzu ..

o kadar sakin ki gol, birazdan avina dogru hizla ucan sahinin ruzgarindan hafif bir dalgalanma olacak ...




sonra kapanan bulutlardan inen damlalarin her biri tek tek sayilabilecek .



Kiyida dalgin oturan irkilecek damlalardan, uzerindeki kumlari silkerek kalkacak, ayni huzunlu bakislarini once gokyuzune sonra ayakuclarina cevirecek .. yuruyecek .. kumlar .. dokulmus yapraklar ... ve sonbahari ezerek ...


...........................................................................


PS: bu yazi Nalan'in epeeeyce once beni sobelemis oldugu "55 kelimelik roman" sobesi icindir .. nasil olmussa unutmusum :}}

PS: sarkiyi cok sevdim ... zaten hep severdim .. ama su filmin konusmalarinin ayiklanmis oldugu bi tanesini bulamadim ... affiniza siginarak, idare ediverin diyorum :)



Wednesday, April 2, 2008

hammer meselesi :)





happy easter bitti coktan , hatta "april fool" olayini bile atlattik , bende hala ayni muzik caliyormus :P arada boyle arasi acilan postlarda , devamli ayni muzikle karsilasmak yuksek tahribat yapiyordur eminim ... yoksa sessiz modda mi aciyorsunuz benim blogu ? ;) muziksiz yapayim diyorum postlarimi, ama muzigi severim ben . bazen icimden de gecer, hayatimi fon muzikleri esliginde yasayabilseydim felan diye :P :) mutluyken neseli civil civil parcalar, uzgun muyum , bakislarima bi emrahvarilik mi yerlesmis, derhal acili bi arabesk, ortamda olanca ciddiyetimle cevreyi mi aydinlatmaya girismisim, aninda bi Wagner girse devreye mesela .. hayal kuracaksam illakine ege kiyilarindan olmali muzik mesela :)

boyle :)

:)

neyse :)

columbus nasil gecti diye dusunenleriniz varsa .. hani gecen haftasonu columbus'taydik ya ... super bi 3 gun gecirdim :) Ilk gece sedenciimin yeni aldigi kocaman evini hayrladik ic dekorator arkadasim evi cok guzel dosemis, yeni fikirler aldik :) kac kapi yaptim hatirlamiyorum, cay icmekten (zaafimdir , cay ve kahve ikramini reddedemem) adeta demlik oldum , moralim ve kafeinim tavan yapti, iyice bi sarj olmus olarak dondum cleveland'a ... esasen hakkini yemeyim, cleveland'a da alistim, ama columbus , hep derim, ilk goz agrim benim, bi yerde baba memleketim gibi olmus . easter indirimlerinden bol bol oyuncak topladik cocuklarimla, onlar istedileri gibi hediye yaptilar, ben de kendime bi tane aldim, sari yagmurluk giymis yesil semsiyeli bi beyaz tavsan :)) cok sirin, onu vermiyorum ama cocuklara, dolabima sakladim ;)

cumartesi aksami Bediaciimin yeni evinde (evet o da ev aldi) otururken uslu uslu, aksam yemegimizi yemis, hatta bi hayli yemis, hatta bi hayli yedigimiz icin de bi hayli uyuklama olayina sardirmis iken, cilgin Nazlim ve ekibi ortama duhul ettiler :) daha hos geldin bes gittinimiz bitmemisken , Nazli yuzunde gayet ciddi bi ifadeyle "cantani da al, gel disari sana bisi soyliycem" dedi . sonraciima ben "ne cantasi, ne disarisi, ne , ne ?. . " diyerek kalktim oturdugum yerden, ama kolay olmadi, bir, cunku hafiften kok salmistim oturdugum yere, anlamadim bisi , iki .. hayir cok yemek akla da ziyan .. beyin calismiyor bi yerde .. Nazli israr ediyor ben tum gayretimle anlamaya calisiyorum, bi yandan ayakkabilarimi gecirmeye ugrasirken ayagima, saibeli hareketlerimiz ortamdaki arkadaslarin da dikkatini cekti bi yandan ister istemez ..

velhasil Nazlinin kolumdan cekip disari firlatmasina ramak kalmisti ki, kendim cikmayi basardim evden disari . sonra kapiyi orttuk. sonra suratima dogru bi anahtar uzandi , bi araba anahtari ...

bi hammer anahtari ! anahtarligin ardinda da taa gozbebeklerinin icine kadar kocaman siritan bir adet Nazli !! "eeeee .. nereye gidiyoruz ? " diye salliyor anahtari gozlerimin onunde .

o an anladim ki , hayatta herseyin bi baska seyi de mumkun ! daha iki dakka oncesine kadar koltuguna gomulmus, handiyse gelenleri bile goremeyecek kadar uyuklamak uzere buzusmus , kahve felan gelse de bi ayilsam diye bekleyen ben, nasil bi canlanis canlandim, silkindim ve kendime geldim , hayret !

anahtarlari kaptigimla on koltuga oturmam bir oldu, gerci biraz zor oldu, hammer'lar baya bi yuksek yani :P



"muslum var mi muslum" ..

nazliyla yillar once, ikimiz de cocuklardan yorulmus, azicik gezip acilalim diye yollara vurdugumuzda kendimizi hep bunun geyigini yapardik, bi gun bi hammer'imiz olucak, ve biz hammer'in camlarini acip muslum'un "meseleeem" parcasini bagirttiracaktik amerikan caddelerinde :) neden muslum, neden meselem ? bilmiyorum ki ... ama oyle olmaliydi , sahne oyle tamam oluyordu sanki .

saka gibi, yillar sonra bi hammer'imiz oldu :) netice de nazlinin hammeri benim hammerim oyle degil mi :P

ama muslum yokmus :P onun yerine bu parca vardi arabada !! ilk kez o gece haberim oldu bu parcanin varligindan, ama sevdim :) sarkiyi sevdim, hammeri sevdim, nazliyi sevdim :) guzel seslerimizle biz de eslik ettik parcaya :P pek bi keyifli pek bi gurultulu gezdik, sakin columbusumun sakin caddelerini :)

istanbuldaymisiz, bogazdaymisiz varsayarak ...

bi daha ki sefere de izmir kordon yapiciiz, di mi Nazli ;)) :)

PS:basliga aldirmayin, onemli olan hammer diildi o gece ... baslik sey olmaliydi beli de "iki arkadasin tatli hayallerde kesisen hayati" :)

Thursday, March 27, 2008

tatildeyiz :)



easter tatilindeyiz :)

easter , yani paskalya ...

amerikadaki onemli dini bayramlardan biri . burada dini bayramlar cok buyuk ozenle ve hazirliklarla kutlandigindan onunde arkasinda tatil veriyorlar . tabii bizdeki gibi "kurban bayrami pazartesi ,sali carsamba, persembe .. cumayi da biz tatil yapalim, cumartesi pazar zaten tatil, onundeki haftasonunu da sayarsak 9 gun oohh soooyle guzel bi bodrum yapariz" muhabbeti diil :P

eni konu bayram yapiyorlar, yumurtalarini boyuyorlar, oruclarini tutuyorlar , yemeklerini ikramlarini buyuk aile seklinde degerlendiriyorlar .. bu yonlerini takdir etmemek mumun degil :) arada biz de nasibimizi aliyoruz tabii yumurta cukulatalardan sekerlemelerden :) komsularimiz sagolsun:) bizim bidiklara bile sirayet ediyor onlardaki bayram coskusu ... hatta bazen kiliselerine dahi davet ediyorlar, vaazlarina torenlerine katilalim diye, ama o kadar da uzun boylu diil :)) bi kac kere gittim, bence kafi geldi :)) biz kendi bayramlarimizi idrak edelim de coskusu ve senligiyle ... onlardaki ozen gordukce ozeniyorum, cosa geliyorum :)

aslinda tatil icin disari bi yerlere kacacaktik, buffalo, new york felan .. sonra ne oldu tahmin edin ? evet, kar yagdi !!! yine her taraf kara gomuldu . sonra ben ikir cikir ettim , 'yollar karli, ne isimiz var?' diye ... icimin gezenti bocugu olmus, evde oturmak cok daha tatli geldi :)

biz de bu tatili kahvaltilar seklinde degerlendirdik :) arkadaslar geldi , hep beraber keyifli kahvaltilar yaptik :) ne zamandir ozledigimiz bi seydi , coluk cocuk es dost birarada buyuuuk senlikli kahvaltilar ... mutlu mutlu ikramlar hazirladim, yeni tarifler denedim , ozene bezene masalar kurdum :) yeni aldigim bardaklarimi servis takimlarimi da kullanarak tabii :) yeni seyler pozitif enerji veriyor insana ;)

sonraciima uzun zaman firsat bulup gidemedigimiz arkadaslara gittik :) haftasonu da bi columbus yapiciiz, niyetimiz oyle :) ci'kofte partisi yapiceklermis, kacar mi ? cumadan ordayiz , neme lazim kalmaz malmaz :) .. dedigime de bakmayin, aramizda kalsin, hic sevmem ben cikofteyi :P ben onun partisini seviyorum, eglencesini :) ayran iciyorum, marul yiyorum, bir cigkofteyi bir aksam yalaya yalaya anca bitiriyorum, saga bak sola bak, onla konus, bunla gul, maksat muhabbet :) o kulaklardan duman cikaran kofteyi lup lup yutan arkadaslara hayret et bi yandan :)

efem, haberler bu kadar :)

simdi de maaile alisverise cikiciiz :) evdeki hesap carsiya ne kadar uyacak goruciiz :)

hepinize kocaman sevgiler :)


PS: bilhassa sana Nalancim, aslinda hic post yazasim yoktu, sirf senin icin yazdim :)

Thursday, March 20, 2008

am I lost in Lost ?


eveeet ... istanbul'a biraz ara verelim ..

yoksa kisilik kaymasi olucek bende, istanbullu olacagim korkuyorum :P bugunlerde de aksine aksine bi ud, bi kanun havasindayim, kulagim hafif bi kanun tinisini bile aralardan derelerden bulup seciyor , hatta o secmeye ugrasmasin diye ben arabada kanun taksimi ud taksimi felan dinliyorum , cleveland ucundan kiyisindan azicik su kadarcik benzese istanbul'a daha bi havaya girmem an meselesi :P

neyse ki hic benzemiyor :)

yine de bi ara yine istanbul'a donecegim, cunku daha tarihi dokularda cekilmis resimlerimi koymadim .. onlar var sirada :) istanbul'da tarih dokusundan cikmak da mumkun degil ya hos .. adim basi tarih .. hem ne tarih ...

ama soz vermeyeyim simdi, soz verince tutmam icab ediyor, luzumsuz strese giriyorum :} evde oturabilirsem hayirlisiynan , ince ince eleyip bloga koyayim istiyorum, oyle bi niyetim var :) o kadar demis olayim :)

enteresan , istanbul konusundan cikmaya calisiyorum yazinin basindan beri, henuz muvaffak olamamisim :P

epeydir anlatasim olan baska bi konu icin oturmustum bilgisayarin basina, araya bi Ferhat Gocer "gidemem" girdi . o nasil bi sarkidir oyle ... turkiye piyasalarini daha once calkalamis herhalde ama bize ancak ulasti ... malum arada okyanus var :{ aratin , mutlaka dinleyeceginiz bi source bulursunuz .. (misal, youtube :P) takdir ettim, guzel parca ..

anlatasim olan konu "ferhat gocer" de diildi aslinda ... hmmm sabirlar ne durumda ? henuz hala sabirla okuyanlariniz varsa, yazinin bu kismina kadar dayanmissaniz, soyleyeyim, ferhat gocer de hic aklimin ucunda kosesinde yok iken , yazi icin resim aratirken nasil olduysa karsima cikti ...
nasil mi cikti ? bilsem ...

internette gezelerken , I'm sometimes LOST ...

aslinda konum da tam olarak bu .

I'm lost !

eger Lost severlerden biriyseniz, ne demek istedigimi sip diye anlamissinizdir :)

degilseniz ABC 'de persembe gunleri yayimlanan su meshur diziden bahsediyorum .

yaaa deli etcek beni bu dizi .

"Sir, I was havin' a dream Sir !!"

"I think I've just been to the future ."

"the jumps between now and the future .. her brain just couldn't tell which one's which"

Kardesimin "nee ? nasil yani ? nasil haberiniz olmaz? " seklinde (sanki cagin gerisinde kalmisizcasina, herkes bi adim one cikmis, biz bon bon bakmisizcasina) yari istihzali bi sekilde baslayan, "bi baslasaniz var ya .. oyle gider o .. birakamazsiniz" diye devam eden , "hadi bu kiyagimi unutmayin, lost cdlerimi veriyorum size, ama 1.bolumden baslayin, yoksa olaya giremezsiniz" seklinde neticelenen israrlarindan sonra , yani teee ne zaman sonra, ya neyin nesiymis diye bi gun bi bakalim dedik ...

ve o oldu ...

2 ay surmedi, 4.sezona kavusmustuk bile .
onceleri , okyanusta bi adaya dusen 815 sayili sydney - california ucaginin hayatta kalan 40 kusur yolcusunun , hayatta kalma ve ve adadan kurtulma, bi yandan da adadaki ne idugu belirsiz gizemli olay ve sahislara karsi direnme mucadelesini anlatiyordu . Adadaydik o yolcularla yani .. sonra arada o yolcularin gecmislerine flash back oluyordu. kimmisler, neyin nesiymisler, ne yer ne icerlermis, dertleri tasalari var miymis, o ucaga neden binmisler ... bunlar da isleniyordu bi yandan adadaki garip yaratiklara karsi savasirlarken .. (adadaki siyah duman meselesini ben hala cozemedim misal)

sonra isin rengi degisti ... adadaki tek insan turunun onlar olmadigini kesfettiler .. varliklarindan haberdar olduklari bu yeni insanlar da pek bi gizemli , hem de pek bi gariptiler .. isin dogrusu hic de dost degillerdi, durmadan yolculardan birilerini kacirip duruyorlardi , sonraciima kimini de oldurduler felan ..

sonra isin rengi yine degisti ... cunku adayla ilgili bazi bilgilere vakif olmaya basladikca, ki nitekim bos durmuyorlar habire adayi gezip inceliyorlardi, adanin da oyle alelade bi ada olmadigini , hatta ucaklarinin dusmesinin de alelade bi dusus olmadigini kesfettiler .. ortalikta sci'fi bi durum sozkonusuydu .. bazi gucler adayi bi takim deneyleri icin kullaniyorlardi .. ama ne deneyi, kim icin .. ne icin .. bunu bilemiyorlardi ..

bu arada sezonlar geciyor, tum dunyada cilgin bi LOST hayran kitlesi gun be gun artiyordu ..

4.sezona gelindiginde, olayin rengi hepten degisti .. simdi gelecege jump yapiyorlar ve bi yandan da cidden insanin zaman icinde yolculuk yapmasini isliyorlar .. dizideki karakterlerden bazilari, yine bu adadaki bazi olaylar neticesinde gecmisle gelecek arasinda gidip geliyor .. ve basi fena halde dertte !!


ve bu arada ben de tum beynimle olayi anlamaya calisiyorum !

evde utuydu, camasirdi, gezmeydi, kahvaltiydi, arkadaslarla alisveris, gez gez , ona bak, bunu incele, sabahlari okula ve ise ugurlama ayri, aksam bidiklari okuldan al gel ust bas degistir yika, yemek yedir, kindergarden odevlerine yardim et, oyna kitap oku uyut, yemek bulasik vs olaylarindan sonra saat 9 itibariyle ooh soyle bi rahatlayip , elimize cay fincanlarini alip ekran karsisina gecsek de, tabiatiynan bu kadar basit bir hayat dongusunden siyrilip, cok komplike , karisik, iceriginden 18 yas alti 50 yas ustunu siyirip atmis tamamen genc erkek ve kadinlardan mutesekkil o aktif dinamik heyecanli hayat orgusune sicramak cok da kolay olmuyor :P

yeri geliyor , tikaniyorum ! bazen "ne yaaa ?? nooldu yine yaaa ?? ne yapiyorlar simdi?? niye oyle dedi simdi ??" felan diye dizinin ruhuna aykiri avam ifadelerle yardim dilendigim de oluyor :P neyse ki bunu kendi dort duvarimiz icinde yaptigimdan sorun yok , esim de eksik olmasin anlayislidir, anlativeriyor ... bu filmin senaryasonun yazan o iki sahsi bulsam, bi cift guzel lafim olucek onlara !!

ama pes etmis diilim, hala ve israrla , hatta merakla seyrediyorum . 3.sezona gore 4. sezon daha bomba gibi gidiyor .

simdilerde hep gelecekteyiz , sizi de bekleriz :)


PS: bi de bazen dizinin sonuna dogru uyuyakaliyorum .. ki iste bunu kardesim hic duymasin !

Wednesday, March 19, 2008

Mevlid Kandiliniz mubarek olsun :)


suya versin bahcivan gulseni , zahmet cekmesin ...
acilmaz sen gibi bir gul , bin gule verse de su ...







Alemlere Rahmet olarak gonderilen
Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (SAV) in
aziz ve mubarek hatirasina hurmeten ...

cok sevdigim bir kaside Fuzuli'den ...
yukardaki klibi "sofist83" nickli bi arkadas cevirmis .
youtube'daki calismasini cok sevmistim,
sizlerle de paylasayim istedim .

orjinalini de okumak isterseniz asagidaki linke tiklayabilirsiniz :)
http://www.geocities.com/siiryurdu/html/fuzuli/su_kasidesi.htm

Kandiliniz mubarek olsun :)

Sunday, March 16, 2008

bogaz turu ...


resimlerin hepsi bu yazki istanbul gezimizden :)

kiz kulesi haric, soylememe dahi gerek yok sanirim, guzelliginden belli benim cekmedigim ;)
vaktimiz boldu ... bogaz turu yapmadan donmeyelim istanbul'dan deyip atladik vapura ... istanbul'un sicagindan sonra bogazin oooh pufur pufur serinliginde agzim acik hayran hayran bogaz kiyilarini, saraylari yalilari seyretmek iyiydi hostu .. amma velakin ardindan guzzeeeeeelce bi faranjit olup iki ay oksurunce , evdekilerden durup durup azar yedim(k) , esim ve ben .. niye dikkat etmedik kendimize diye :P oyle boyle degil, cigerlerim sokule sokule oksuruyordum, tabii muhabbetin tam orta yerinde benim oksurukler da bi mana katmiyordu sohbete :P nasil tutmussa hastalik da beni,bi iki gunde gecer sandim, iki aydan fazla surdu, ses mes de kalmadi tabii bu yuzden ... amaaaaaaan her neyse :) konumuz bu diil .. ama deger miydi derseniz ...

dalga mi geciyosunuz, tabii ki degerdi :)

super bi geziydi :))

besiktas iskelesinden bindik .. oturduk cici vapurumuza :) sonra cok gunese oturmusuz, vapur kalksin diye beklerken baktik amele yanigi olucez, kalktik golgeye gectik . sonra makinayi bilegime doladim (denize dusurmeyim diye, dusururum cunku, bi kez Hocking Hills'de kayaliklardan asagi dusurmustum, orda mevta olmustu zaten makina) ... sonra basladim cekmeye ... cektim cektim cektim .. en guzelleri bunlar :P bazilari cok bulanik cikmis, hem konusup hem cekince, e ruzgar da var, vapur da salliyor .. yoksa ben guzel cekerim de :P

vapurun guzergahi nasilsa o sirayla koydum fotolari, bastan basa bogaz turu :)hadi bakalim :)





















bi de vapur animizi anlatayim oldu olacak :)
besiktas vapuru diil ama, eminonunden uskudara gidecektik .. tam iskeleye geldik baktik bi vapur kalkmak uzere .. telasla jeton aldik, esim benimkini bana uzatti, paranin ustunu alacak, ama ben cok hizliyim ya , sanki bayrak yarisindaymisim gibi, o jetonu bana uzatir uzatmaz, derhal turnikelere kosturdum, jetonu attim, iceri gectim, hooop bi hamlede vapura atladim, arkami dondum, baktim esim yok !!
iskelenin kapilari kapatilmis, esim orda camin ardindan melul melul bana bakiyor, ben vapurdayim "aaaaaa esim kaldi, esim !!" diye boyle guzelce bagirmisim . vapur da hareket etti bu esnada ! ben hic bilmedigim bi sehrin hic bilmedigim eminonusunden daha da hic bilmedigim uskudarina dogru bi basima gidiyordum.
sesimi duyan ve ortalikta gayet acikli gozlerle fransiz fransiz bakinan bendenizin yanina geminin kaptani (ya da kaptan yardimcisi, bilmiyorum) geldi . Ben durumu izah ettim, yabanci oldugumu, sehri hic bilmedigimi felan, utanmasam geri donsek de esimi alsak diye rica etcem adamcagizdan, hani ilgilendi ya . O da gayet kibar bi sekilde , "oturun ,bogazi seyredin, uskudarda iskelede beklersiniz, esiniz de bi sonraki vapurla gelir " dedi . sonraciima ben de oturdum biraz tedirgin ama korkum yersizmis, ben indikten 15 dakka sonra da esim gelmisti zaten ...
iste boyle :)
nedense aklima su sarki geldi birden ...
"istanbul guzel amma, sahipleri pek yaman" :)

PS: bu arada bayraklara dikkatinizi cekicem . 3 sene ayriliktan sonra Turkiye pek bi "bayrak"lanmis geldi bana :) tabii kirmizi beyaz renkleri ozlemis bizlere cok iyi geldi de , daha once sanki bu kadar cok bayrak yoktu ,yaniliyor muyum ?



Thursday, March 13, 2008

emirgan'da sabah ..



havalar isinsin diye bekleyecegiz biraz daha anlasilan ...

ama size bi guzellik yapayim, ben getireyim ayaginiza guzel gunesli bir hava ...

hem de taaaaaa gozbebegimiz Istanbul'dan ...

Emirgan korusundan ...



dun gece gece eski fotograflari karistirdim da ...

ne guzel resimler cekmisim bu yaz ...


burnumun diregi sizladi desem inanir misiniz ... Lale hanim butun gun kar seyretsem hic bikmam demis , yaaa biraz bikiliyor sanki Lale hanim :) bikmak demeyelim ya da , surekli gore gore insan bi zaman sonra gormez hala geliyor :}


hele de yaza ait fotograflar karsisina cikiverirse insanin oylesine dosyalari karistirken ... o resimlerin her birinde ayri ayri gunesler parildarken ..yani simdi efkarla kahvesinden bi firt daha cekip, panjurlarin arasindan sizan gecenin icindeki bitmek bilmeyen kar ve damar damar dallarini goge uzatmis kel agaclarin manzarasina bakip iclenmez mi hic ...

ben cevap vereyim...

iclenir ...

ve tekrar o fotograflarda , o istanbul'da olabilmek ister ...

tekrar her kosesini karis karis gezebilmek ...





eminim istanbullular cok daha farkli gozle bakacaklar bu resimlere ...

ben ise ilk kez bu yaz, sabah serinliginin henuz mevsimin sicaginda bogulmadigi gunun en taze vakitlerinde gittigimiz Emirgan Korusunun o taze sulanmis cimen ve cicek kokan havasini, agaclarinin arasinda tatli tatli esen ilik ruzgari, kuslarin insanin ruhunu oksayan civiltilarini, sari koskun arka bahcesinde manzarayi mi cayi mi ictigimizi hatirlayamadigim o kahvaltiyi , daha once resmini bile gormedigim icin ilk kez karsilastigim guzelligiyle beni buyuleyen sari koskun vakur dinginligini , huzurunu ve o an orada olmanin hicbir lezzetle kiyaslanmayacak mutlulugunu hatirliyorum ...



bi de tabii o beyaz patilerini taslarin arasina sokmus , kimbilir neyin pesinde olan su fazlasiyla mesgul ve merakli pisicigi :)

PS: istanbul resimlerime devam ediciim :) bi emirgan'la bitmez bu masal ...

PS : Sevgili Nesrin (beceriksiz gelinimiz :)) 20 subat'ta beni sobelemisti "blogumu neden seviyorum?" diye ... blogumu degil de, blog olayini, yazmayi sevdigim icin seviyorum diyeyim :) bazen zor gelse de .. Sorry Nesrincim, cok geciktim di mi ... yukardaki pisiciki sana hediye etsem :P :}}} :)